Suriyeli'leri Neden İstemezük?

Irkçılık Irkçılıktır Faşizm Faşizimdir


Irkçılık, ırkçılık; faşizm, faşizimdir. Irkçılığın ve faşizmin birbiriyle olan ilişkisi doğrudan ve organiktir. 

Faşizm daha gelen ve kapsayıcı bir terim olarak, ırkçılık temelli baskı (neticesinde) sömürü aracı olarak kullanılan ve kapitalizmin yönetimsel temel araç ve paradigmalarından birisidir. 


Irkçılık ise faşizme göre daha dar anlamı olarak bir ırkın diğerinden üstünlüğü ((nü) savunmak)) gibi tarif edilse de özünde üstünlük ve narsisizm temelli insan psikolojisinde haset ve eksiklik hislerinin dışa vurumlarının mantığa büründürülmesidir. Yani bir kişi ne kadar narsistse bilinmelidir ki kişi kendini o kadar değersiz ve hiç olarak görmek, hissetmektedir. Bu yaşayabilmek adına insan doğasının ve bilincinin geliştirmiş olduğu psikolojik bir savunma mekanizmasıdır. Narsizim kendini değersiz hissetmenin ikiz kardeşidir. 

Evet insan faşist ve ırkçı bir varlıktır. 

Doğaya, doğada ki diğer canlılara karşı "insan ırkının" üstünlüğünü savunur, baskı ve zor ile bunu dayatır. (Hayvan nüfusu 42 yılda yüzde 58 azaldı. Nesli yok olan hayvan türlerine yönelik bir araştırma, 322 türün insanlar nedeniyle dünyadan silindiğini gösterdi. Araştırmalarda, türlerin yok olma hızının son 200 yılda hızlandığı belirtildi. Science dergisinde yayımlanan araştırma, insanların artan nüfusun etkisiyle geride kalan 500 yılda 322 hayvan türünün yol olduğunu ortaya koydu.) 

Bunun nedeni ise yukarıda bahsettiğimiz gibi narsisizm temelli hisler ve duygulardır. Narsizmin insan bilincinde oluşumu ve varlığı ise; eksiklik ve yetersizlik kaygılarının ölüm korkusu ile dışa vurması neticesinde ortaya çıkar. 

İnsanın, doğa karşısındaki aciziyeti ve eksikliği onu doğa karşında kendini güçlü görme, güçlü gösterme, gücünü ispatlamak gibi ilkel davranışlara iter. Irkçılık ve faşizm ise tam da bu ilkel içgüdünün sosyopolitik açıdan adı, şekli ve biçimidir. 

Peki ben bunları neden yazıyorum? (asıl soru bu değil, asıl soru sen bunları neden okuyorsun?)

Mülteci olmak ve iltica etmek yaşamsal bir zorunluluktur. Hiç kimse kimseyi ölümden korkuyor ve kaçıyor olduğu için suçlayamaz. Hele de kurtuluş savaşı sırasında askere gitmesi gerektiği halde askerden kaçanların oranın % 46-47 olduğu bir toplumun ve ülkenin (Türkiye) fertleri bunu hiç ama hiç yapmamalıdır. 

Başta işid ve el kaide olmak üzere 50 den fazla irili ufaklı s.ktir boktan cihatçı çetenin olduğu ve en az 10 sömürgeci ülkenin ajanlarının cirit attığı bir iç savaşın yaşandığı ülkeden kaçmayı istemek doğal ve anlaşılır bir durumdur. (New York Times 4 gün önce verdiği haberde “Varlıklı ve yetenekli Türkler kitleler halinde ülkeyi terk ediyor” diye bir haber yayınladı. Haberde TÜİK verilerine atıfta bulunularak 2018 yılında 253 bin 640 kişinin Türkiye’den göç ettiği açıklanıyor.) 

Bir hesap sorulacaksa bu hesabı soracağımız en son kişi ve kişiler bile "Suriyeli'ler" değildir olmamalıdır. 

Bırakın; Suriye'de ki iç savaşı sömürgeci çıkarları uğruna destekleyip maddi manevi destek vererek körükleyen Erdoğan'dan hesap sormayı, göt korkusundan kahvede, telefonda yada sosyal medyada adını ağzına dahi alamayanların vatan, millet sakarya, safsataları ile mülteci Suriyeli'lere karşı takındıkları "istemezük" tavrı en hafif tabiriyle yalan ve riyadan başka bir şey değildir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünya Nereye Gidiyor

ağlayan adam fethullah gülen ve nur cemaati ve dershaneler