Çiftlik Bank Hadisesi Ve Bir Toplumun Anatomisi



Çiftlik Bank Hadisesi Ve Bir Toplumun Anatomisi

"Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Ve dükkân kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın... Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, be de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım."

Bu sözler eskilerin adını daha iyi bileceği Sülün Osman’a ait.

Aldanmak aldatılmak klasik demelerdeki gibi insanlık tarihi kadar eski mi? Hayır aldanmak ve aldatılmak insanlık tarihinden daha eski. Yani insan dünyada yokken. İnsanoğlu daha dünyada değil cennete iken şeytan tarafından kandırılıp aldatılmış bu aldanılmışlığın neticesi ise yasak meyvenin yenilmesinden ötürü cennetten dünyaya şutlanmış olmak.

Yazıya Sülün Osman’ın sözleriyle başladık çünkü bu yazının konusu dolandırılmak ve dolandırıcılık dendiğinde bugünlerde herkesin konuştuğu “Çiftlik Bank”.
İnsan neden aldatır ve insan neden aldanır soruları bir köşede dursun?
Çiftlik Bank
Biri çıktı tipini, kılığını, duruşunu, gülüşünü, bakışını kimsenin beğenmeyip alay ettiği biri çıktı ki bu kişi Donbili Mehmet ve on binlerce belki yüzbinlerce insandan milyonlarca lira topladı. Herkes şaşkın şakın bunun nasıl olabildiğini birbirine soruyor. Tipini beğenmediğiniz biri iki koyunu teslim etmem dediğiniz birine insanlar güvendi (!) evini arabasını sattı bankadan kredi çekti ve götürdü Donbili Mehmede verdi. Bu kadar kolay mıydı? Evet. Aslında her şey o kadar çabuk oldu bitti ki kimse ne olduğunu anlayamadı. En başta bizim donbili! Bunun nasıl olduğunu Donbili bile bilmiyor! Evet evet o bile bunların nasıl olduğunu anlamış değil ve bir süre daha anlamayacak gibi. Kelebek etkisi diyelim. Ama donbilinin anladığı daha doğrusu fark ettiği bir şey oldu. Donbilinin farkına vardığı şey bindik bir alamete misali olayların kontrolden çıktığı idi.

Bizim fakir donbili günümüz genleri ve insanı gibi kısa yoldan köşeyi dönme hayalleriyle yanıp kavruluyordu. Çünkü sistem ona çalışarak bir şey olunamayacağını overlokçuluk yaptığı zamanlarda çok iyi şekilde gösterdi. Olmazdı mümkün değildi çalışarak para kazanılamazdı. Evet belki kazanılırdı ama asıl önemli olan köşeyi dönmekti. Sistem bir taraftan insanın emeğini sınırsızca sömürürken diğer taraftan aptal kutularında renkli ve şaşalı hayatlar gösteriyordu insana.
Aslında bizim donbilinin aklına gelen fikir yani sanalda yapılan yatırımın reelde gerçekleştirilmesi durumu fikri zaten vardı ama bu donbilide sanki şeytan tüyü vardı. Biraz aptala malum olmak diyelim biraz şans biraz da özveri.

Donbili bunu nasıl becerdi? Şimdi ciddi ciddi bu soruyu cevaplamaya çalışalım;
Her şeyden önce her ne kadar donbiliye salak gözüyle bakıyor olsak da her ne kadar tipini beğenmesek de bir kere satışta ve pazarlamada en önemli değer olan marka yaratabilme olgusunu becerdi. “ÇiftlikBank” İsim güzel abi tutar yani bu tuttu da.

Her kim buldu ve koyduysa bu ismi oldu yani tuttu, patladı gitti. Öyle bir patladı ki bizim saftirik donbili çok sonraları neyin ne olduğunu anlayabildi. Gerçi her şey çok kısa süre içerisinde yaşanıp bitmişti ama olsun. Donbili olayın kontrolden çıktığını fark ettiği an artık çok geçti hiç kimseye bir şey sezdirmedi.  
Fikir güzeldi yatırımı al gerçeğe dönüştür. Kazın ayağı öyle miydi acaba?

İşin demagoji kısmına birazdan gireceğiz.

Bu toplumun iyi ve güzel olana inanma ihtiyacının ne kadar yüksek olduğunu gösterir. O kadar kötü ve çirkin şey var ki toplumumuzda insanlar güzel olana hasret bu her anlamda böyle tüme varım…
Ekonomik anlamda diplerde gezinen bir toplumun ahlaki olarak da kokuşmuşluğu kaçınılmazdır. Ekonomik sıkıntıların yaratmış olduğu psikolojik ve sosyolojik haller toplumda doğrudan hileli hurdalı yollara tevessül etme oranını doğrudan artırıyor. Adalet bakanının 17 mart 2018 tarihinde yaptığı açıklama aynen şöyle;
“Türkiye'de 5 bin 469 kişi dolandırıcılıktan, hırsızlıktan 41 bin 434 kişi cezaevinde olan kişi sayısı. Uyuşturucuda çok yoğun bir şekilde hem cezaları hem de uygulamaları artırdık. Uyuşturucu suçlarından dolayı cezaevlerinde 51 bin 359 kişi var. Cezaevinin neredeyse dörtte biri uyuşturucudan, hırsızlık ve yağmayı koyduğumuzda yarısı bu suçlardan dolayı cezaevinde..

Kandırılmış olmanın (daha doğrusu bunun cahillere bir bahane olarak sunulması) normalleştirilmesi kandırmanın ve aldatmanın da normal bir durum algısı yaratmış olması çok ta anormal değil.
sVe asıl acı olan ,insanların kandırılma ve aldatılma riskini göze alarak ellerindeki 3 kuruş ile bir çıkış aramalarıdır. Yaşam koşulları böylesine yerlerde gezinmese kim bu tür yalanlara inanır kı.

Ama; “Öyle görkemli yalanlar vardır ki, apaçık gerçeklerden daha inanılasıdır.”
Gelelim donbilinin kullandığı dile; Vatan, millet, sakarya. Din, iman, allah, kitap.

Sizce bu dil aslında bu dilden çok öte tüm bunların hepsi içinde bulunduğumuz çürümüş ve kokuşmuş sistemin apaçık göstergesi ve yansıması değil midir?  

İnsanların nasıl ve ne kadar zorda olduklarının bir göstergesidir ÇiftlikBank vakası. İnsanların yalanda olsa bir umuda nasılda sıkıca tutunuyor olması içler acısı olduğu kadar çaresizliğinin de bir göstergesidir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ağlayan adam fethullah gülen ve nur cemaati ve dershaneler

Göbek mi atalım?